~ 7 min read
Temel Psikolojik İhtiyaçlar
Aidiyet:
Kendimize benzeyen, bizi anlayan, ortak paylaşım yapabildiğimiz insanlarla bir arada olmak isteriz. Bir ilişki içindeysek partnerimize aidiyet hissetmek isteriz. Bir sosyal gruba ait olmak isteriz. Bir takım tutmak, bir siyasi gruba mensup olmak, ailemizle vakit geçirmek, arkadaşlarımızın olması bu ihtiyacı gidermek amacıyla yaptığımız şeylerdir.
Özerklik:
Kendi kararlarımızı verebilmek, ayrı bir kimliğe ve kendimize has özelliklere sahip olma ihtiyacıdır. Hangi mesleği seçeceğimizden bir restoranda vereceğimiz siparişe kadar özerklik ihtiyacı bizimle birliktedir.
Yeterlik:
Bir işin üstesinden gelebilmek, takdir görebilme ihtiyacıdır. Yaptığımız şeyleri doru ve başarılı bir şekilde yapabilmek psikolojik sağlığımıza iyi gelir.
Öz Belirleme Kuramı’na (Self-Determination Theory) göre de insanların üç temel psikolojik ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaçlar özerklik, yeterlik ve ilişkili olma olarak adlandırılır (2-5). Deci ve Ryan’ın Öz-Belirleme Kuramı, insanların bu ihtiyaçlarının tatmini ölçüsünde psikolojik bir iyi olma düzeyine sahip olduklarını öne sürmektedir. Özerklik ihtiyacı kişinin hayatındaki aktivitelerde seçme şansını ifade etmektedir. Kişinin davranışlarını belirleyebilmesi ve bağımsız olarak karar verebilmesi anlamına gelmektedir. Kişi seçme şansına sahip olduğu ölçüde bu ihtiyacı karşılanmaktadır. İkinci ihtiyaç ise yeterlik ihtiyacıdır ve kişilerin kendi kapasitelerini kullanabilmeleri sonucu ortaya çıkan bir “yeterli olma” durumudur. Başarılı bir şekilde yaptığı işlerin üstesinden gelebilen ve yaptığı işler takdir edilerek yeterliğini fark eden kişilerin bu ihtiyacının karşılandığı düşünülmektedir. Üçüncü ve son ihtiyaç ise bağlılık ihtiyacıdır ve insanların etkileşim içinde olduğu insanlara bağlı olma duygusunu ifade eder. Kişilerin bir ait olma ihtiyacı vardır ve kişiler kendilerini bazı kişi veya gruplara ait hissettiği ölçüde bağlılıkları artacaktır. Bir dine mensup olma, taraftarlık, siyasi parti sempatizanı olma gibi davranışların bu ihtiyacı karşılama güdüsünden ortaya çıktığı ifade edilebilir. Self determinasyon teorisinin bağlılık ihtiyacı, Maslow’un ait olma ve sevgi ihtiyacı ile benzeşmektedir. İnsanların, sosyal yaşamlarında yukarıda bahsedilen temel psikolojik ihtiyaçlarını karşılayabilmesi, psikolojik iyi olmaları ile pozitif olarak ilişkili olduğu öne sürülmüştür (6). Örneğin özerklik ihtiyacı karşılanan öğrencilerin derslerine daha ilgili olduğu bulunmuştur (7). Benzer şekilde, temel psikolojik ihtiyaçların karşılanması kaygı ve öz-yeterlik gibi birçok psikolojik faktörü etkileyebilir.
ÖBYK’ya göre bireyler evrensel ve doğuştan gelen üç temel psikolojik ihtiyacı (yeterlilik, aidiyet ve özerklik) paylaşırlar (Deci ve Ryan, 2000b; Deci ve Vansteenkiste, 2004). Temel psikolojik ihtiyaçlar teorisi (TPİT) bu ihtiyaçlar ile insan psikolojisi ile ilgili kavramlar (motivasyon, esenlik hali, esenliğin bozulması hali, olumlu veya olumsuz duyguların oluşumu gibi) arasındaki ilişkiyi açıklamaya çalışmaktadır. Yeterlilik (competence) ihtiyacı: Yeterlilik (competence) ihtiyacı, bireyin yaptığı aktivitelerde kendisini muktedir hissetmesi ile ilgilidir. Milyavskaya vd.’nin (2009) tanımına göre yeterlilik ihtiyacı, bireyin
çevresine hakim ve istenilen sonuçları ortaya çıkarma sürecinde, kendisini yeterli hissetmesiyle ilgilidir. Eğitim, öğrenme ve deneyim kavramları birlikte ele alındığında, eğitim yapılırken deneyimler oluştuğu, bu deneyimlerin deneyim sırasında ve sonrasındaki öğrenmeler üzerinde etkilerinin olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Dewey (1998: 27) “Gençler geçmişle nasıl bir tanışıklık içerisinde olmalıdırlar ki bu tanışıklık yaşanan şimdinin anlaşılması için kullanılabilecek kuvvetli bir araç haline gelsin?” sorusunu sorarak deneyimin öğrenme üzerindeki etkisine dikkati çeker. Dewey’e göre (1998) bazı deneyimler, yaşanan şimdinin ve öğrenmenin üzerinde olumlu etkilerde bulunurken bazı deneyimler de gelecekte daha zengin deneyimleri sınırlayıcı (diğer bir deyişle öğrenmeleri engeller) niteliktedir. Bireyler deneyimler yaşarken yeterlilik ihtiyacı sürekli olarak engellendiğinde, bireylerde başarısızlık duygusunun gelişmesi muhtemeldir. Bireylerin deneyimleri sırasında kendilerini başarısız hissetmeleri (diğer bir deyişle yeterlilik ihtiyacının engellenmesi) bireylerde öğrenilmiş çaresizlik ve pasiflik gibi durumları ortaya çıkarabilir. Bireyler, başarısızlıklarını içselleştirip başarısızlıklarının nedenlerini kendi yeteneklerine bağladıklarında öğrenilmiş çaresizlik davranışı geliştirirler. Bu da olumsuz beklentilerin oluşmasına neden olarak bireylerin akademik başarılarını düşürmektedir (Gelir, 2009). Ayrıca böylesi durumlarda bireyler, bilişsel, duygusal ve motivasyonel eksiklikler yaşarken bu bireylerin özgüvenleri düşer (Hava ve Erturgut, 2009). Öğrenme anlık olan bir şey değildir. Öyle olsa bile öğrenilen aktivitede uzmanlaşma, süreç içerisinde gelişir. Öğrenme sürecinde bireylerin kendilerini objektif bir bakış açısıyla değerlendirip “dün buradaydım, bugün buradayım…” şeklinde kendi öğrenmelerini değerlendirerek somutlaştırmalarının, öğrenme sürecinde yeterlilik ihtiyacının desteklenmesine önemli katkısı vardır. Çünkü yeterlilik ihtiyacı, “bireylerin öğrenme sürecinde en azından iyiye doğru geliştiğini hissetmesiyle” de ilgilidir. (Sheldon ve Kriger, 2007: 885). Bu nedenle öğrenme aktivitelerinin bireylerin yeterlilik 16 ihtiyacını desteklemesi kadar, öğrenme sürecinde, öğretmenlerin geri bildirim vermesi de önem arz etmektedir. Çünkü öğretmenler, ders ortamındaki profesyonel yol göstericilerdir. Aidiyet (relatedness) ihtiyacı: Aidiyet (relatedness) ihtiyacı; bireyin, yaşadığı sosyal bağlamda kendisi için önemli olan bireylerle ilişkili olduğunu ve bu bireyler tarafından sevildiğini ya da sosyal bir gruba ait olduğunu hissetmesiyle ilgilidir (Vlachopoulos ve Michailidou, 2006). Aidiyet ihtiyacının desteklenmesi; bireyin yaşadığı sosyal çevre tarafından kabul edildiği ve duygusal destek, yardım ve önerilerine güvenebileceği bir çevrenin var olduğunu hissetmesi anlamına gelmektedir (Ntoumanis, Edmunds ve Duda, 2009). Ayrıca aidiyet ihtiyacının desteklenmesinde, karşılıklı saygı, yardımlaşma ve güven önemli bir yer tutar (Deci vd., 2001). Aidiyet ihtiyacının desteklenmesi, gerek aile gerekse öğrenme ortamlarında bireylerin kendilerini değerli hissetmesi ve esenlik (ruhsal, bedensel ve zihinsel olarak sağlık) içerisinde bulunabilmesi için önemlidir. Gelir’e (2009) göre bireylerin birbirlerini desteklemediği, birbirlerine saygı göstermediği aile ortamlarının bireylerin yaşam standartlarına, akademik başarının düşmesi ve öğrenilmiş çaresizlik düzeyinin artması gibi birçok olumsuz etkisi vardır. Başarısızlığın nedeninin bireyin kendisine atfı olan öğrenilmiş çaresizlik olgusu ise depresyon ve pasiflik gibi birçok olumsuz sonuçlar doğurur (Dilbaz ve Seber, 1993).
Özerklik (autonomy) ihtiyacı: İnsanlar, günlük yaşam içinde sürekli olarak seçimler yapmaktadır. Otobüse binmeyi yürümeye tercih etmek gibi… Bazen de hayatın akışını tümden değiştirecek yaşamsal tercihler yapmak söz konusudur, evlilik ya da meslek seçimi gibi… Her seçim ise diğer seçeneklerden vazgeçmeyi de beraberinde getirir. Özerklik (autonomy) ihtiyacı, bireylerin aktivitelerinde (kendilerini zorunda bırakılmış hissetmek yerine) seçim yapma şansının olmasını ve aktivitelerine başlama sebebinin kendi seçimleri olmasını hissetmesi ile ilgilidir (Deci vd., 2001). Ryan ve Brown’a (2003) göre özerklik ihtiyacı, bireylerin kendi davranışları üzerinde özgür 17 iradesini kullanmayı ve kendi kendine karar vererek davranışlarında inisiyatif kullanmayı deneyimlemesi
anlamına gelmektedir. Özerkliğin bağımsızlık olduğunu, bir gruba ait olma ve gruba bağlılık gibi kültürel değerlerle çatıştığını dolayısıyla evrensel olmadığını ileri süren görüşlerin (Iyengar ve Lepper, 1999) aksine özerklik, bireylerin eylemlerini isteyerek ve onaylayarak yapması anlamındadır. Bağlı olmanın zıt ucu bağımsızlık iken, ÖBYK’ya göre özerkliğin zıt ucu (başkaları tarafından kontrol edilmişlik anlamına gelen) heteromidir (Ryan ve Deci, 2006). Özerklik ihtiyacının desteklenmesiyle verilen karar anlamına gelen özerk karar verme, bireyin kendi hedeflerini tanımlama ve bu hedeflere erişmek için inisiyatif kullanma becerisi olarak tanımlanmaktadır (Ersoy-Kart ve Güldü, 2008). Özerk karar veremeyen bireyler kendilerini dışsal güçlerin piyonu ya da rehini gibi hissederken, özerk karar verebilen bireyler eylemlerinde kendilerini etkili hissederler (Gagné, 2003). Çünkü bireyler, özerk karar verirken varlığını gösterir, çevresini gereksinimlerinden haberdar ederler. Gerektiğinde kendilerini savunurlar ve kendini savunurken haklarını ve bunları nasıl elde edebileceğini bilirler. Özerk karar veren birey ne istediğini bilir. Ne istediğini bilerek de hayatının kontrol ve sorumluluğunu alır. İstemediği durumlarda özerk kararını vererek kendini savunur ve böylece (bir bakıma) özgürleşir (Ersoy-Kart ve Güldü, 2008). Özerkliğin bağımsızlık olduğunu düşünen araştırmacılarca (Iyengar ve Lepper, 1999) özerk karar verilmiş davranışlar, bireyin kendi içinden geldiği için karar vermesiymiş gibi düşünülür. Oysa bireyler, bazen kendi içsel süreçleri doğrultusunda karar verirken, bazen de yaşanılan koşullar bireyi karar almaya iter. Bu süreçte birey, kendi içsel muhakemesini yapıp kendi benliğiyle uyumlu bir karar alırsa bu da özerk karar verilmiş davranışa bir örnektir (Ryan ve Deci, 2006). Özerkliği destekleyen bağlamlar, insanlara kişisel inisiyatif kullanabilmeleri için cesaret ve seçim hakkının verildiği ve aynı zamanda aidiyet ortamı içerisinde insanların yeterliliğinin desteklendiği ve motivasyonunun yükseltildiği ortamlar olarak karakterize edilir (Deci vd., 2001). Özerkliğin desteklenmesi, bireyi aktivite ile ilgili bilgilendirmek, bireye aktivite ile ilgilenmesi için seçim hakkı vermek, bireyin aktiviteye yönelik duygularını kabul etmek, bireyi inisiyatif almaya ve bireyin kendi 18 kabiliyetlerindeki güveni açığa çıkarmak için cesaretlendirmek ile mümkündür (Gagné, 2003). Özerklik ve diğer psikolojik ihtiyaçların desteklenmediği aile ortamlarının sonuçları için Welless (1990) çocukların ürettiği fikirlerin desteklenmemesinin, başarılarının görmezden gelinmesinin ve çocukların sürekli eleştirilmesinin; çocukların kendi güçlerinin sınırları hakkında sıkıntı duymalarına ve karşılaştıkları problemler karşısında çözüm üretmek yerine öğrenilmiş çaresizlik yaşamalarına yol açacağını ifade etmektedir (Aktaran: Erdoğdu, 2006: 99). Özerklik ihtiyacı desteklendiğinde ise okulu bırakma gibi olumsuz sonuçlar engellenirken (Gagné, 2003; Ryan ve Deci, 2000b) bireylerin aktivitelere yönelik motive olma düzeyleri de arttırılmaktadır (Ryan ve Deci, 2000b).